MAHKUM ANNELER VE ÇOCUKLARI
“Bu dünyada görülecek şey diye
demir parmaklığı gördüler…”
Nazım Hikmet Ran
MAHKUM ANNELER VE ÇOCUKLARI
Bu yazı, mahkum çocuklarının (sosyolojik, psikolojik, hukuki) sıkıntıları hakkında fikir üretmek adına yazılmıştır.
Çünkü bugünün çocuğu, yarının büyüğüdür.
Yani, aslında çocuk, üyesi olduğumuz toplumu şekillendiren kişinin ta kendisidir.
Yani çocuğa gösterilecek ilgi/ilgisizlik, hem onu hem de toplumu etkiler.
Kısacası çocuğa değer vermek, kendimize değer vermektir.
Bu durumda, Siz, kendinize değer vermek istemez misiniz?
***
Hepimizin bildiği gibi, toplumumuzda çarpıklık çok.
“Mahkum çocuklarına gelinceye kadar, daha nelerrrrr var nelerrr?!?” dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Hatta belki de bazılarınız, “Anaları düzgün davransaydı da, hapishaneye düşmeseydi!” diyordur..
Bir açıdan doğru tabii..
Ama suçun ve suçlunun oluşmasında, sadece o suçlunun kişiliği değil, başka faktörler de etken. Örneğin aile, eğitim/eğitimsizlik, çevre, toplum gibi…
Kısacası, hepimiz, bir nevi ‘puzzle’ olan nitelendirilebilecek toplumun, bir parçası olmakla, toplumdaki arazlardan da hep birlikte mesuluz..
Ve artık elimizi taşın altına koyma zamanı!
***
Gelelim mahkum olmayan ama, mahkum gibi ‘hapis yatan’ çocuklarımıza:
Hapishaneye düşmek demek, suç işlemiş olmak demektir doğal olarak.
Suç işlemeye de, çoğu zaman bozuk psikoloji yol açar.
Yani hapishanelerde –teşbihte hata olmaz- ‘bozulmuş’ psikolojiye sahip hükümlüler yaşar. Hükümlünün psikolojisi, ‘içeriye’ girmeden bozulmasa, ‘içerde’ mutlaka bozulur..
Kısaca, Sizce, bir çocuk, bozulmuş psikolojiye sahip insanların oluşturduğu bir çevrede büyürse, normal kalabilir mi??
İşte bu çocuklar, bu nedenle büyük risk altındalar.
***
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 65.maddesi şöyle der:
Hükümlünün bakıma muhtaç çocuklarının barındırılması
MADDE 65– “(1) Anaları hükümlü olup da dı¬şarıda korumasına bıra¬kılacak kimsesi bulunmayan sıfır- altı yaş grubundaki çocuklar, analarının ya¬nında kalabilirler. Bu çocuklar gündüzleri ceza infaz kurumu bünyesin¬deki veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu veya diğer kurum ve kuruluşlara ait kreş ve gündüz bakımevlerinde barındırılırlar.
(2) Analarının yanında kalan çocuklara, yaş ve durumlarına ve
ihtiyaçlarına göre yiyecek ve içe¬cek verilir.
(3) Üç yaşını doldurmuş çocuklar, hâkim kara¬rıyla çocuk yuvalarına veya yetiştirme yurtlarına yerleştirilebilirler. Bu çocukların belirlenecek bir program ve usule göre zaman zaman analarıyla temasları sağlanır.”
Yani, hapishanedeki anneler, çocuklarını yanlarında büyütmek isterlerse, Devlet, buna karşı koymaz.
Oysa, bir çocuğun hayatı sözkonusu ise, kanunu otomatikman uygulamak belki yerinde olabilir ama, insani olmayabilir!
Yani “NE YAPALIM CANIM?! BEN KANUNU UYGULADIM!” demek, ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARININ GÖZETİLDİĞİ anlamına gelmez!
***
Psikolojik olarak, bir çocuğun, annesinin yanında büyümesinin, en sağlıklı olduğunu biz de kabul ediyoruz tabii…
Ama, sözkonusu olan, annesi hapiste olan bir çocuk ise; bu, annenin inisyatifine bırakılmamalı; çocuğun durumuna, hakim, psikolog ve pedagoglarca mutabakata vardıktan sonra karar verilmelidir.
***
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hak. Kanun’un 105. maddesinde ‘0-6 yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler için denetimli serbestlik’ öngörülmekte ve ‘2 yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olanlardan, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin, istekleri halinde, mahkûmi¬yet sürelerinin geriye kalan yarısını, kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına’ mahkemece karar verilebi¬leceği belirtilmektedir.
Aslında meclis dahil olmak üzere birçok yerde, “ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI” göz önünde tutularak, hapis cezasının ertelenebilirliği konuşulmaktadır.
Hükümlü, hamileyse veya doğurmuş ancak çocuğu 0-6 yaş grubu içerisindeyse, cezasının uygun bir zamana kadar ertelenmesi aslında doğru bir yöntemdir.
Burada önemli olan şey, çocuğa, hapishane ortamından uzak, sağlıklı bir çevrede büyüme şansı vermektir; çünkü, 0-6 yaş dönemi. çocuğun gelişimi için en önemli dönemdir.
Psikolog ve sosyologlara göre, 0-6 yaş döneminde, çocuğun karakterinin temelleri atılır; bundan sonraki herşey, bu temel üzerine inşa edilir.
O nedenle, zayıf temel üstündeki inşaat nasıl çökerse; 0-6 yaş arası sağlıklı ve mutlu yaşayamayan bir çocuk da, ileri yaşlarda, kesinlikle, problemli bir yetişkin olacaktır.
Yani, bu dönemde, çocuğu hapis ortamında büyütmek yerine, hükümlü için alternatif sonuçlar öngörmek hem çocuk hem de toplum için çok daha verimli olacaktır
***
Aşağıdaki alıntılarda, Bakırköy cezaevindeki annelerinin hatalarının bedelini ödeyen çocukların hayatlarını okuyacaksınız :
“Cezaevinde olmalarının nedeni, annelerinin işlediği iddia edilen suçlar.
Onlarsa, annelerinin hem can yoldaşı hem de refakatçisi.
‘Koğuşta adım atacak yer kalmıyor’ diye, onlara verilen küçük ranzalar, koğuşa alınmıyor.
Bu yüzden de anneleriyle aynı yatakta uyuyorlar.
Cümleleri anlamaya başladıkları anda, annelerinin ranza komşusu olan cinayet, gasp ya da uyuşturucu zanlılarının anlattıkları hikâyeleri dinleyerek büyüyorlar.
Çocuklar için en dehşetengiz olanıysa, koğuşta bazen yaralanmalarla sonuçlanan kavgalara tanık olmaları… Tutuklu anneler ‘Bu yüzden çocuklarımız hırçın, agresif oluyor’ diyor.
Bazıları cezaevlerinden çıkıp dört duvar dışındaki hayatı görme şansına sahip olabiliyor. Yakınları olmadığı için çocuklarını dışarı çıkaramayanlar, çoğunlukla yabancı mahkûmlar.
Onlar, hayatı televizyondan ve annelerinin anlattıklarıyla öğrenebiliyor.
“Ailemin maddi durumu iyi. Ancak çocuğu görmek istemedikleri için ona kıyafet getirmiyorlar. ‘Çocuğu kayınvalidene ver!’ diyorlar. Bir kez çocuğumu dışarı çıkardı ailem. Çocuğuma baktıkça beni hatırlayıp üzülüyorlarmış. O yüzden bir daha da almak istemediler.”
“Benim televizyonum yok. O yüzden çocuğum izleyemiyor. Müzik dinliyor. Ne kadar ağlarsa ağlasın ‘Happy (mutlu)’ şarkısında dans ediyor. Doğum gününü ilk olarak burada kutlayacağız. Bisküviden pasta yapacağız. Pet şişeye krem şantiyi koyup çırpıyoruz.”
“Güneş görmediği için çocuğumda yaralar çıkıyor. Vitamin eksikliğinden kaynaklanıyor.”
“Burada her şey kısıtlanıyor. Çocuğum bu nedenle asabi. Koğuştakiler, hiçbir şeyi ellemesine izin vermiyorlar. Çocuğum bisiklet istedi. Ama olmadı. İçinde ukde kaldı. Bir park göremedi. Kreş açıldıktan sonra parkla tanıştı. Elimden geldiğince çikolata alıyorum. Saplı şekere izin verilmiyor. Balona da izin verilmiyor. Bu ikisini istedi. Ama olmadı. Kaldığı yerin cezaevi olduğunu bilmiyor. Suç işlediğimi bilmiyor.
“Oğlum, ‘Annem para çalmış, o yüzden buradaymışız’ demiş. Oysa ben hırsız değilim. Uykudan her kalktığında ‘Haydi kalk gidelim!’ diyor. Nereye gideceğiz? Kreş açılmamış olsaydı çok büyük bir sorunumuz olacaktı.. Tahliye olunca tek yapmak istediğim şey, çocuklarımı parka götürüp ve onlara yemek pişirmek. Kendimi artık sadece çocuklarıma adayacağım.”
“Çocuğumun ihtiyaçlarını karşılayamıyorum. Bir meyveli yoğurt alamıyorum. Bezini ve mamasını karşılıyorlar. Normalde haftada 2 paket mama gidiyor; ama ayda 1 paket mama veriliyor. Çocuğun oyuncağı yok. Sigara paketleriyle oynuyor. Oyuncak ihtiyacını karşılayamıyorum. Yerlerde emekleyerek yürümeye başladı. Bazen battaniye serdim. Bazen betonda emekledi. Yatak yok. Yanımda yatıyor.”
‘Sizi en çok üzen ne oldu?’ sorusunu Ayşe R. şöyle yanıtlıyor: “Çocuğum, şampuan reklamlarındaki oyuncak civcivlerden istiyor. Alamadım 🙁 ”
“Çocuğum cezaevindeki yemekleri yemiyor. Hazır çorba alıp yediriyorum. Ocağımız olmadığı için su ısıtıcılarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sütü ısıtamıyorum. Çorba yapamıyorum. Paslı su geliyor musluklardan. Çocuğu yıkarken bile korkuyorum. Çok sık hastalanıyor. Cezaevinde sürekli doktor da olmadığı için, hastalanmasından çok korkuyorum.”
***
“Cezaevlerindeki kadınlarla görüştüğünüzde anlıyorsunuz ki, çocuklarıyla hapis yaşayan bu kadınlar, idarecilerden, alternatif yöntemler bulunmasını istiyorlar.
Bu taleplerden biri, çocuklu kadınların aldıkları hapis cezasının ev hapsine dönüştürülmesi. Ayaklarına elektronik pranga vurulmasına bile razı olduklarını söylüyorlar.
İkinci öneriyse, çocuklu kadınlara göre dizayn edilecek yeni bir cezaevi.
Çocukların, koğuşlarda farklı suçlardan ceza almış ve ruh halleri bozuk yüzlerce kadın arasında büyümesi yerine, kendileri gibi çocuklu annelerin olduğu cezaevlerinde, ev ortamını aratmayacak koşullarda yaşaması..”
“Cezaevinin hemen yanında açılan kreşe giden çocukların yaptıkları resimlerse yürek burkuyor.
Çocuklar, görmedikleri babalarıyla annelerini yan yana güneşli bahçelerde gezerken resmediyor. Ama tüm karelerde, çocukların yaşadığı burukluk resimlere yansıyor.”
***
‘3 YAŞINDA AMA CANLI KEDİ VE KUŞ GÖRMEDİ’
“Çocuğum hiç dışarı çıkmadı. Kreşe yeni başladı. Kreş olmasaydı kalem ve defterlerle zaman geçiyordu. 3 yaşına kadar konuşamadı. Çünkü, sürekli ‘Sus’ dendi. Sürekli işaretlerle anlaşmaya çalıştı. Ağır mahkûmlar da var. Herkesin psikolojik sorunu var. Zaten psikolojisi düzgün insanın cezaevinde işi olmaz.”
“Çocuk 6 yaşına gelince ne yapacağımı bilmiyorum. Babaanne ve dede yok. Annem ve babam da bakıma muhtaç. O nedenle hiç dışarı çıkmadı. Televizyona bakıyor, orada kediyi görüyor, kuşu görüyor ‘Anne bana ondan al!’ diyor. Ne kediyi ne de kuşu canlı gördü.
“Oğlum her gece dua ediyor: ‘Allahım bizi buradan kurtar!’ diye.”
***
ÇOCUKLAR ANNELERİNİN HATALARININ BEDELİNİ ÖDÜYOR
“Çocuklarının, cezaevi yerine Çocuk Esirgeme Kurumu’nda büyümesine razı olan anneleri ise, zor bir süreç bekliyor. Devlet yurtlarında kalan çocuklar, cezaevindeki annelerini uzman eşliğinde ziyaret edebiliyorlar. Ama, zaten anne sevgisinden uzak büyüyüp, annesini ziyarete cezaevine gelmek zorunda kalan bu çocuklar, bir de sıkı güvenlik önleminden geçmek zorunda kaldıkları için psikolojileri daha da bozuluyor.
Cezaevinde zorlu bir hayata başlayan kadınların büyük bölümü, yaşadıkları psikolojik sorunlar nedeniyle çocuklarını emziremediklerini dile getiriyorlar. Bu nedenle bebekler, mamayla tanışmak zorunda kalmış. Mama yapmaksa, başlı başına bir sorun.
Bebek mamaları bebeğin bünyesine göre verilmiyor. Diyet maması yemesi gereken bebeğe, normal mama veriliyor. Anne, kendisine verilen yemeği ayıklayarak bazen de yeniden yaparak, yoğurtla karıştırarak bebeğine veriyor.”
Sevim Y., cezaevinde hiç aşermemiş. Ancak, sigara içenlerin arasında, rutubetli ve güneş görmeyen ortamlarda hamileliğin zor geçtiğini söylüyor.”
“Gecenin 1’inde çocuk kalkıyor. ‘Anne attaaa…’ diyor. Dışarı çıkaramayacağımı anlatıyorum. Ancak anlayacak durumda değil. Çocuk, daracık bir alanda enerjisini atamıyor. ‘Anne bak!’ diyerek televizyondaki parkları ve oyuncakları gösteriyor. Doktorlar ‘Televizyon izletmeyin.’ diyor. Ama çocuğun dışarıyı tanımasını sağlayacak tek şey televizyon. Benim yaptığım hatanın bedelini çocuğum çekiyor.”
Yasemin Güneri / Habertürk
“Cezaevinde Büyüyen Çocuklar”
( http://www.haberturk.com/gundem/haber/1006029-cezaevinde-buyuyen-cocuklar )
(http://www.haberturk.com/yazi-dizisi/haber/1088848-cezaevinde-surekli-sus-denildigi-icin-oglum-3-yasina-kadar- konusmadi)
***
“14 Kasım 2017 itibariyle cezaevinde kalan çocuk sayısı 624. Bu sayı, 2017 Nisan ayına göre % 20 arttı. 624 çocuğun 51’i ise yabancı uyruklu.”
(https://www.evrensel.net/haber/343044/cezaevinde-annesiyle-kalan-cocuk-sayisi-624-oldu)
***
SONUÇ:
Her çocuğun, Birleşmiş Milletler (BM) kriterlerine göre, her iki ebeveyn ile birlikte ve tehlikelerden uzak ortamda büyüme hakkı vardır. Bu itibarla, annenin ceza alması durumunda cezasının ertelenmesi ‘çocuğun üstün yararı’ gereğince, hukuka ve evrensel kriterlere en uygun çözümdür.
Anneleri tutuklu olan 0-6 yaş arası çocuklar için, çocukların ihtiyaçlarını, cezaevi ortamı dışında karşılayacak ve çocukların, dışarıdaki yaşıtları gibi anneleriyle birlikte olacakları tutukevlerinde kalmaları gibi ara çözüm yöntemleri hayata geçirilmelidir; çünkü bu, çocukların sağlıklı gelişmelerine yol açacaktır.
YANİ, eğer infazın ertelenmesi uygun görülmez ise, en azından çocuklar için olan ortamlar, çocuğa uygun hale getirilmelidir.
Çünkü, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanunu’na göre, sözleşmeye taraf devletlerin hepsi, ebeveynlerin yetemediği her durumda, çocuğu korumak ve çocuğun menfaatine hareket etmek zorundadır.
Ve hatırlatmakta fayda görmekteyiz ki, biz de –aşağıda birazını alıntıladığımız- BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzaladık ve 5395 sayılı bir Çocuk Koruma Kanunu çıkarttık!
Av. Mukaddes Günsu AKÇAGÖZ & Stj. Av. Buse YILDIZ
DİPNOT:
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ
Madde 27
3.Taraf Devletler, ulusal durumlarına göre ve olanakları ölçüsünde, ana-babaya ve çocuğun bakımını üstlenen diğer kişilere, çocuğun bu hakkının uygulanmasında yardımcı olmak amacıyla gerekli önlemleri alır ve gereksinim olduğu takdirde özellikle beslenme, giyim ve barınma konularında maddi yardım ve destek programları uygularlar.
4.Taraf Devletler, Taraf Devlet ülkesinde veya başka ülkede bulunsun; ana-babası veya çocuğa karşı mali sorumluluğu bulunan diğer kişiler tarafından, çocuğun bakım giderlerinin karşılanmasını sağlamak amacıyla her türlü uygun önlemi alırlar.
Madde 29
Taraf Devletler çocuk eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olmasını kabul ederler;
a) Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi;
b) İnsan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Antlaşmasında benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi;
c) Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;
d) Çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması;
e) Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi
Madde 31
Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar.
Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkını saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler.
ÇOCUK KORUMA KANUNU
TEMEL İLKELER Madde 4 –
(1) Bu Kanunun uygulanmasında, çocuğun haklarının korunması amacıyla;
a) Çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarının güvence altına alınması,
b) Çocuğun yarar ve esenliğinin gözetilmesi,
c) Çocuk ve ailesinin herhangi bir nedenle ayrımcılığa tâbi tutulmaması,
h) Kararların alınmasında ve uygulanmasında, çocuğun yaşına ve gelişimine uygun eğitimini ve öğrenimini, kişiliğini ve toplumsal sorumluluğunu geliştirmesinin desteklenmesidir.