SAPIK SPOR HOCASI VE ÇOCUK SAVCISI
Bu yazı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’na sesleniştir:
Ben 18 yaşında bir kadınım,
Annemin babamın bir tanesi.
Siyah üzüm gözlü, beyaz tenli..
Kuzgun renginde saçlarım..
Çocuktum daha,
Kırıldığında kanatlarım.
O adam bana acımadı,
Çok canımı yaktı.
Söyleyemedim kimseye derdimi.
Bir tek savcıya anlattım.
O da bana inanmadı!
Artık ben, ben değilim!
…
Telefonum çaldığında, akşam üstü dört sularıydı. Barodan bir genç kızın avukatı olarak görevlendirilmiştim. Çocuk savcısının kapısına gittiğimde, genç kız korkudan tir-tir titriyordu. “Ne oldu?” diye sordum.
Spor salonundaki hocasının tecavüzüne uğradığını söyledi!! Kızın gözündeki hüzünden, doğruları söylediği belliydi.
Çocuklarımızı spor salonlarına gönderirken, ne derece güvende olduklarından emin miyiz? diye hiç düşünmediğimi farkettim birden.
Babası, spor yapsın, sokaklarda boş-boş gezmesin, kötü arkadaşlar edinmesin diye kızını spora yönlendirmişti. Ama spor hocası, kızı, salonun boş saatlerinde sıkıştırıp önce taciz etmiş; sonra da kızın saflığından ve toyluğundan yararlanıp tecavüz etmişti.
Kız, bu tacizi ailesiyle paylaşamadığından –ki uzmanlara göre taciz, geride şahit bırakmayan, mağduru bile suçu gizlemeye yönlendiren tek suç– taciz, tecavüze dönüşmüş ve tam 1.5 yıl sürmüştü.
…
Savcının kapısında karşılaştığımızda, kız kapıdan dönmek üzereydi. “Şikayetimden vazgeçeceğim” dedi bana.
“Neden?” diye sordum.
“Savcı, bana ‘bundan bir şey çıkmaz’ dedi” dedi.
“Bana 1.5 yıl boyunca tecavüz edildi, abla. Savcı ‘bundan bir şey çıkmaz’ dediğine göre, ben şikayetimden vazgeçiyorum” diye devam etti kız.
Ben o an çok şaşırdım. Bir “ÇOCUK SAVCISI”, bir mağduru dinlemek ve anlattığı olayın gerçek olup olmadığını araştırmak varken, nasıl olur da, mağduru, şikayetinden vazgeçirmeye çalışır diye düşündüm. Ve kıza, “dur burada” diyerek, savcının odasına daldım.
“Sayın Savcım, niçin mağduru şikayetinden vazgeçirmeye çalışıyorsunuz? Bu adam, 36 yaşında. Bu dosyayı kapatmak istemeniz, hem müvekkilim genç kız hem de toplum için çok kötü olur. Bir genç kız, hocası tarafından tecavüze uğradığını söylüyorsa, doğru söyleme ihtimali çok çok yüksektir. Bu mağduru şikayetinden vazgeçirtirseniz, böyle bir sapık daha kim bilir kaç genç kızın canını yakacaktır? Bu adam, Sizin kızınıza, torununuza da mı tecavüz etsin? Eğer böyle bir şey başına gelse, aynı şeyi mi salık verirdiniz evladınıza?”diye sordum.
O an, savcının gözlerinden şimşekler çıktığını gördüm sanki. Döndü bana ve:
“Lütfen benim kızımı, benim torunumu işe karıştırmayın, avukat hanım” diye terslendi.
“Aa!!” dedim içimden, “demek ki kendi kızın, kendi ailen sözkonusu olunca, onlara tecavüz edildiği düşüncesine bile katlanamıyorsun; ama “elalemin” kızının başına bu hadise gelince, şikayetinden vaz geçirmeye çalışıyorsun..
Ve de adın ÇOCUK SAVCISI!
…
Sonunda ne oldu biliyor musunuz? Ben, mağdur genç kızı ikna ettim; şikayetini geri almadı. Savcıya ifade verdi.
Ama savcı, 3 ay boyunca, –işim çok, dosyalar birikti- diyerek şüpheli spor hocasını ifadeye çağırmadı. Bu arada, mağdur genç kız devamlı dosyayı takip etti; benden dosyanın ne aşamada olduğunu, spor hocasının ifade vermek üzere savcılığa çağrılıp çağrılmadığını sordu. Üç ay bekledi ve sonunda:
“Avukat abla, BENİM BU ADALETE GÜVENİM YOK. ZARARA UĞRAYAN BENİM; AMA SUÇLU İFADEYE BİLE ÇAĞRILMIYOR.
BEN ARTIK İNANDIM Kİ:
BU DOSYADA BEN, HAKLILIĞIMI İSPAT EDEMEM. HAYATIM ZATEN KARARMIŞ. BİR DE BU KADAR UZAYAN BİR ADALET SİSTEMİNDE, BEN DAHA DA FAZLA MAĞDUR OLMAK İSTEMİYORUM.
UNUTMAK İSTİYORUM BU OLAYI!”
diyerek bu sefer, gerçekten şikayetini geri aldı.
…
Sonuçta kazanan, bir dosyasını daha kapatıp iş yükünü azaltan ÇOCUK SAVCISI ile yaptığı sapıklık yanına kar kalan ve kendisine teslim edilen diğer çocuklara da tecavüz edecek olan SPOR HOCASI oldu!!