CİNSİYET DEĞİŞTİRME
Aşağıdaki yazı, cinsiyet değişikliği için takip etmeniz gereken hukuki ve tıbbi adımları göstermektedir. Bu adımları atarken, “Mukaddes Hukuk Bürosu” olarak bilgi ve deneyimlerimizi Sizinle paylaşıp; yanınızda olacağız:
*
Cinsiyet: Erillik ve dişilik arasındaki farklılığı gösteren özelliklerdir. Cinsiyet 2 şekilde belirlenir:
1.Doğumla atanmış cinsiyet: Doğum anında bebeğin genital bölgesine bakılarak belirlenir.
2 genital organa birden sahip olarak dünyaya gelen kişilerin (buna çift cinsiyetlilik (interseks) de denir) genellikle ailesinin ve doktorların kararıyla bir cinsel organı köreltilerek, o kişi tek bir cinsiyete zorunlu kılınır.
2.Cinsel kimlik(sonraki tercihle belirlenir): Kişinin biyolojik cinsiyetini değil, kendisini tanımladığı cinsiyete ilişkin kimliğini ifade eder. Bireyin kendi bedenini ve benliğini toplumsal cinsiyet kategorilerinden birine ait hissetmesi; yani, kendisini belli eşeylik içinde algılamasıdır. Bu sadece bedenle değil, aynı zamanda ruhla da doğrudan bağlantılıdır.
Ruhun cinsiyet tayinindeki rolünü 1945 yılında Neuchatel Kanton Mahkemesi verdiği kararda şu şekilde ifade etmiştir:
“Kişinin cinsiyetini belli eden sadece bedeni değil aynı zamanda ruhudur. Beden ve ruh arasında çatışma çıktığında, bunlardan hangisinin üstün durumda bulunduğunu ve kişiyi erkek veya kadın olarak belirlediğini araştırmak gerekir.”
Cinsellik: Biyolojik yapı üzerine eklenen sosyolojik, psikolojik ve felsefi boyutları da içeren içgüdüsel dürtülerdir.
Cinsel (seksüel) yönelim: Kişinin cinsel dürtülerinin yöneldiği, bireyin duygusal veya cinsel beraberlikler için seçtikleri partnerlerin cinsiyetlerine göre belirlenmektedir.
Cinsel Yönelim Şekilleri
1.Heteroseksüellik: Karşı cinsiyete yönelim.
2.Homoseksüellik (eşcinsellik): Kendi cinsiyetinden birine yönelim.
Homoseksüellik 2’ye ayrılır:
a. Lezbiyenlik: Kadın olup başka bir kadına cinsel ve romantik anlamda ilgi duymaktır.
b. Geylik (Gay): Erkek olup başka bir erkeğe cinsel ve romantik anlamda ilgi duymaktır.
3.Biseksüellik: Her iki cinsiyete birden yönelim.
Transseksüellik: Kendisini karşı cinse ait hisseden, karşı cinse benzeme talebi duyan ya da kendisini karşı cinsten biriymiş gibi hisseden kişilere verilen addır. Hem erkek hem de kadın için geçerlidir. Kısaca kişi erkek olmasına rağmen kadın olmayı isteyebilir; kadın olmasına rağmen erkek olmayı isteyebilir. Bu durum, kişinin davranışlarından çok, iç dünyasında kendisini karşı cinsten birisi gibi görmesi ve hissetmesidir.
Travestilik: Genelde cinsel haz almak amacıyla, karşı cinsin kıyafetlerini giymektir. Kalıcı bir cinsiyet değişikliği isteği olmayabilir. Bu nedenle travestilik, cinsiyet kimliği ya da yönelim değildir. Bu terim Avrupa’da kullanılan “crossdresser” (karşıtgiysicilik) kavramıyla denktir.
*
Cinsel yönelimlerini belirlemede, insan psikolojisi farklılık gösterdiğinden tamamen bu kategorilerden ibaret bir cinsel yönelim tablosu olmadığını savunmakla beraber, yine de kendinizin, eğer bu kategorilerden birinde olduğunu düşünüyorsanız –cinsel kimliğinizi belirlediyseniz- ve gerekli hukuki işlemlere başlamak istiyorsanız şunları yapmalısınız:
*
CİNSİYET DEĞİŞTİRMEDE HUKUKİ VE TIBBİ SÜREÇ
Tıbbi bir müdahale ile kadın veya erkek olmak istiyorsanız, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlık Belgenizi, yani kimliğinizi değiştirmeniz gerekmektedir.
Kimlik değiştirmek yani pembeden maviye, maviden pembeye geçmek için, önce mahkemeye başvurmak zorundasınız. Bu davada, hakim Sizi önce bir hekime yönlendirecektir.
Cinsel kimliğinizin belirlenmesi için, hastanelerde Cinsel Kimlik Konsey’leri oluşturulmuştur. Bu konsey içerisinde bir psikiyatr, bir plastik cerrah, bir kadın doğumcu, bir ürolog, bir genetikçi, bir endokrinolog ve de bir de hukukçu bulunmaktadır.
Hekimler Sizi, psikolojik ve fiziksel anlamda ameliyat olmaya hazır mısınız? Buna uygun musunuz? diye inceler.
İlk önce psikiyatra gözükürsünüz. Cinsel Kimlik Konseyi’nde psikiyatr Sizin hazır olduğunuzu düşünürse Konseye çıkarır. Onun raporu ile diğer doktorların aşamalarına geçilmektedir.
Cinsel Kimlik Konseyleri; İzmir Dokuz Eylül, İstanbul Cerrahpaşa, Ankara Hacettepe ve İstanbul Çapa Hastaneleri’nde bulunmaktadır. Diğer eğitim ve araştırma hastanelerinde, ne yazık ki trans başvurucuların yeterli hizmeti, hızlı ve herhangi bir ayrımcılığa uğramadan almaları çok nadirdir.
Psikiyatr, Sizin hazır olduğunuza nasıl kanaat getirir? Eğer ameliyat için başvuran kişi kadın ise, psikiyatr burada özellikle şunu ayırt eder. Bu kişi lezbiyen mi değil mi? Kişinin burada lezbiyen olup olmadığı son derece önemlidir.
Eğer kişi lezbiyen ise aşamalar değişmektedir. Lezbiyenlik halinde, değişiklik şart ise öncelikle endokrinolog, hormon tedavisi ile testesteron –erkeklik- hormonları verir. Kişide 6 ay sonra vücudunda değişiklikler meydana gelir; kıllar oluşur, adet düzensizlikleri artar, sesi kalınlaşır.
Eğer kişi bu durumdan mutluluk duyuyorsa, gerçekten karşı cinse dönüşmek istiyordur. Psikiyatr “Bana göre bunun cinsiyet dönüşümü gerekli” diye bir rapor hazırlar.
Ama psikiyatr kişiyi inceler ve dönüşümün onu mutlu ettiğine inanmazsa, olumsuz rapor hazırlar. Eğer kişi bu aşamada cinsiyet dönüşümüne elverişli hale gelir ise konseyden olumlu rapor çıkar.
Bu olumlu rapor mahkemeye gönderilir ve ameliyat aşamasına geçilir. Ameliyat sonrası da hastane raporları mahkemeye gönderilir ve mahkeme, raporların olumlu olması durumunda yeni kimliğinizin verilmesi için ikinci bir karar verir.
Eğer bir kadın, erkeğe dönüşecekse kadın doğumcu tarafından, rahmi ve yumurtalıkları alınır; plastik cerrahı memelerini alır ve yaklaşık 6 ay sonra da penisini yapar; eğer bir erkek, kadına dönüşecekse ürolog tarafından testisleri ve penisi alınır; plastik cerrahı da vajinasını yapar. Bu operasyonla, bir insan kalıcı olarak üreme fonksiyonundan men edilmiş olur.
Bir insanı kalıcı olarak üreme fonksiyonlarından men etmek suç olduğundan, bu operasyonların bir suça dönüşmesini engellemek için, kişinin rızası ile birlikte, bu tıbbi ve hukuki adımların tek tek aşılması gereklidir.
İleride kişi, “Doktor beni izinsiz ameliyat etti” deyip şikâyetçi olursa, doktorlar açısından sorun yaşanmaması için hem doktorların hem de kişinin bu prosedüre uyması gerekmektedir.
*
CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİNİN NÜFUS KAYDINA İŞLENMESİ
Mahkemeden, cinsiyet değişikliği ameliyatı için izin alınmasının akabinde yapılacak olan CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİ ameliyatının başarıyla sonuçlanmasından sonra, cinsiyet değişikliğinin nüfusa işlenmesi için ikinci bir dava açılması zaruridir. Şöyle ki;
Yapılan ameliyatın başarıya ulaştığı, RESMİ SAĞLIK KURULU RAPORUYLA sabit olursa; açılmış olan ikinci dava neticesi mahkemece, NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜNE yazı yazılarak ilgili değişikliğin sicile işlenmesine karar verilecektir.
*
CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİNİN YASAL MEVZUAATTAKİ YERİ
Cinsiyet değişikliği, yasal mevzuatta, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 40.maddesinde düzenlenmiştir:
“(1) Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem sahibinin on sekiz yaşını doldurmuş bulunması ve evli olmaması; ayrıca transseksüel yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunduğunu bir eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmî sağlık kurulu raporuyla belgelemesi şarttır.
(2) Verilen izne bağlı olarak amaç ve tıbbî yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmî sağlık kurulu raporuyla doğrulanması hâlinde, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.”
Yani cinsiyet değişikliği için koşullar sırasıyla şöyledir:
1. Davacının yerleşim yeri mahkemesinde bulunan Asliye Hukuk Mahkemesi’ne izin için başvurulması,
2. Davacının on sekiz yaşını tamamlamış ve fiil ehliyetine sahip bulunması,
3. Mahkemeye başvuracak kişinin resmi olarak evli bulunmaması, ilgili kişinin transseksüel yapıda olması
4. İlgili kişinin ÜREME YETEĞİNDEN SÜREKLİ YOKSUN OLMASI ve RUH SAĞLIĞI AÇISINDAN ZORUNLULUK DURUMUNUN eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmi sağlık kurulu raporuyla sabit olması,
halinde, CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİ AMELİYATI için mahkemeden izin alınabilecektir.
*
TÜRK MEDENİ KANUNU’NUN 40. MADDESİNİN GEREKÇESİ
Bu madde, eski 743 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 29. maddesi değiştirilerek düzenlenmiştir. Eski madde hükmü şöyledir:
“Doğumdan sonra meydana gelen cinsiyet değişikliğinin asgari sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi halinde nüfus sicilinde gerekli düzeltme yapılır. Bu konuda açılacak davalarda cinsiyeti değiştirilen kişi evli ise, eşe de husumet yöneltilir ve aynı mahkeme, varsa ortak çocukların velayetinin kime verileceğini de tayin eder, cinsiyet değişikliği kararının kesinleştiği tarihte, evlilik kendiliğinden son bulur.”
Dolayısıyla nüfus sicilinde gerekli değişikliğin yapılabilmesi için kişinin önceden cinsiyetini değiştirmesi, bu değişikliğin resmi sağlık kurulu raporuna dayandığının belgelendirilmesi yeterli görülmüştür.
Madde bu şekliyle mahkemeye, kişinin cinsiyetinin değiştirilmesi sonucu nüfus sicilinde değişiklik yapma konusunda bir takdir yetkisi vermemekte; mahkemeyi âdeta bir onay makamı hâline getirmektedir.
Bu durum, gelişigüzel cinsiyet değişiklikleri sonucu mahkemelerimizi, âdeta bir emrivaki ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bu amaçla yeni düzenlemede cinsiyet değiştirmek isteyen kişinin bu değişikliğe gitmeden önce bizzat mahkemeye başvurması zorunlu kılınmış; mahkemenin böyle bir izni verebilmesi bazı koşullara bağlanmak suretiyle yürürlükteki 29 uncu maddenin ikinci fıkrasında olduğu gibi gelişigüzel cinsiyet değişikliklerinin önüne geçilmek istenmiştir.
• Bu koşulların başında kişinin mahkemeye bizzat başvurması gelmektedir. Cinsiyet değişikliği şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, bu istemin bizzat cinsiyet değiştirmek isteyen kişiden gelmesi gerekir. Ancak bu durum kişinin böyle bir davayı mutlaka bizzat açması anlamında olmayıp, iradî temsil yolu da açıktır.
• Değişiklik için aranan diğer önemli koşul, kişinin on sekiz yaşını doldurmuş olması ve evli bulunmamasıdır. Henüz cinsiyeti yönünden bir değişiklik zorunluluğu bulunmayan ya da böyle bir zorunluluğun olup olmadığı belli olmayan kişilerin bu yola başvurmasının önlenmesi bakımından en az onsekiz yaşını doldurmuş olması koşulu aranmış; bunun yanında bu kişinin evli olmaması koşulu da getirilmiştir.
• Toplumun temeli olan aile kurumunun, cinsiyeti belirsiz kişiler nedeniyle sarsılmasını önlemek amacıyla öncelikle kişinin evli olmaması öngörülmüştür. Bu koşul, kişinin bu yandan evliliğini sürdürmesi, öte yandan bu evlilik devam ederken cinsiyet değişikliğine gitmesi, bunu eşinin ya da çocuklarının ortak yaşantıları içinde yapmasının psikolojik ve ahlâkî tersliklerinin önüne geçmek üzere konulmuştur.
• Getirilen diğer önemli bir koşul, istem sahibinin transseksüel yapıda olması, ruh sağlığı açısından cinsiyet değişikliğinin zorunlu bulunması ve kişinin üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun olmasıdır. Bu yolla cinsiyet değişikliği sadece biyolojik açıdan değil, ruhsal açıdan da zorunlu olma koşuluna bağlanmıştır. Bu koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin gelişigüzel doktor raporlarına bağlanmaması için de uzmanlardan oluşan bir resmî sağlık kurulu raporu alınması öngörülmüştür.
• Maddenin ikinci fıkrası, hâkimin iznine bağlı olarak cinsiyet değişikliğinin gerçekleştirilmesi hâlinde, bu hususun yine resmî sağlık kurulu raporuyla saptanması koşuluyla hâkimin cinsiyet değişikliği için nüfus sicilinde değişiklik kararı vermesini öngörmüştür.
*
SONUÇ
İki aşamalı mahkeme süreci sonucunda, ilgili kişinin
-TRANSSEKSÜEL YAPIDA OLMASI ve
-ÜREME YETEĞİNDEN SÜREKLİ YOKSUNLUĞU ile
-RUH SAĞLIĞI YÖNÜNDEN DEĞİŞİKLİK ZORUNLUĞUNUN Resmi Sağlık Kurulu Raporları’yla sabit olması
halinde, cinsiyet değişikliği gerek maddi anlamda gerekse de kişinin medeni hakları bakımından sonuç doğuracak ve ilgili kişinin cinsiyet değişikliği başarıyla sonuçlanmış olacaktır.
Mevcut kanunî düzenlemede cinsiyet değişikliğinin maddî ve şeklî şartlarına yer verilmiştir.
Cinsiyet değiştirmek için mahkemeden alınacak izin şart koşulmuş ve böylece keyfî olarak cinsiyet değişikliğinin önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Mahkemeden alınan izne dayanılarak, amaç ve tıbbî yöntemlere uygun olarak gerçekleştirilen cinsiyet değiştirme ameliyatı, resmî sağlık kurulu raporuyla doğrulanıp, mahkemeden alınacak karar ile nüfus sicilinde gerekli düzeltme yapılması hükme bağlanmıştır.
*
TÜRK MEDENİ KANUNUNUN 40. MADDESİNE ELEŞTİRİ
Üreme yeteneğine sahip transseksüel kişilerin cinsiyet değişikliğine mahkemece izin verilebilmesi için diğer koşulların yanında “üreme yeteneğinden sürekli yoksun olmaları” şartını da taşımaları gerektiği kaydedilen gerekçede, cinsiyet değiştirebilmeleri için bu kişilere tıbbi bir müdahalede bulunulmasını zorunlu kılınması…
Cinsiyet değişikliği ameliyatı olacak kişinin bu ameliyat öncesinde üreme yeteneğinden yoksunluğunu sağlamak üzere ayrı bir tıbbi müdahaleye maruz bırakılması, bedensel ve ruhsal olarak ilgili yönünden katlanılması gerekli olmayan bir müdahale niteliği taşımakta olup kişinin maddi ve manevi varlığı ile özel hayatı yönünden getirilen bu sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin varlığından söz edilemeyeceğinden, bu bizce ölçüsüz bir sınırlamadır.
Tıbbi bir müdahale sonucu üreme yeteneğinden sürekli yoksun kalan bir kişinin herhangi bir nedenle cinsiyet değiştirme ameliyatı olamaması durumunda cinsiyetini değiştiremediği halde üreme yeteneğini kaybetmesi sonucuyla karşılaşacağı açıktır. Bu da cinsiyet değişikliği için ön şart olarak kabul edilen söz konusu tıbbi müdahalenin sonuçları bakımından son derece ağır, telafisi imkansız durumlara yol açabileceğini göstermekte olup, kural bu yönüyle de ölçülü değildir.
Devlet kendi düzenini yürütebilmek için, insanları düşünür gibi göstermekte; ama aslında onları kontrol etmek istemektedir!
*
H İ K A Y E (Bir Davanın Anatomisi)
P.B. bir trans erkek olup, 2014 yılında hem isim, hem de “cinsiyet değiştirme” davasını Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açmıştır. İlk üç duruşmada avukatsız bir şekilde dosyayı kendisi yürütmüş ve bu süreçte isim değiştirme talebi kabul edilmiş; ayrıca madde 40’ın emrettiği şartları, bir tanesi hariç, yerine getirmiştir.
Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nden “transseksüel yapıda” olduğuna dair rapor almış, hormon kullanmaya başlamış, göğüslerini aldırtmış (mastektomi) ve son olarak “üreme yeteneğinden sürekli yoksun olmak için” rahim ameliyatı (histerektomi) geçirmiştir.
Ancak maddede “amaca ve tıbba uygun ameliyat”ın yapılmasından bahsedilmektedir, ki burada kastedilen (her ne kadar madde bu noktada açık olmasa da) genital organ ameliyatıdır. P.B. çeşitli nedenlerden ötürü bu ameliyatı olmak istememektedir.
Her şeyden önce, bu ameliyat Türkiye’deki Devlet hastanelerinde başarılı bir şekilde yapılamamaktadır. Bu ameliyatı yapabilecek uzmanlar Devlet hastanelerinde ya yetiştirilmemekte ya da yetişmiş uzmanlar kendi muayenehanelerini açarak fahiş ücretlerle bu ameliyatı yapmaktadırlar. Öte yandan, ameliyatların neticesinde geri dönülemez hasarlar da kalmaktadır.
P.B. beden bütünlüğünü kalıcı olarak bozacak böylesi bir riski almak istememiştir. Ancak bir yandan da, P.B.’nin kimlik değişimine acilen ihtiyacı vardır; çünkü hem çalışma, hem de eğitim hayatı çok olumsuz bir biçimde etkilenmektedir. Öte yandan, özel hayatında evlilik gibi önemli kararları sürekli ertelemek zorunda kalmaktadır.
Mahkemenin, genital organ ameliyatının derhal gerçekleşmesi, aksi takdirde kimlik değişimine karar vermeyeceği şeklindeki ısrarı üzerine, P.B, mahkemede kendini bir vekille temsil ettirmeye başlamıştır.
Dava avukatı, ilk olarak, sonuçları ve koşulları düşünülmeden ısrarcı olunan ameliyat şartı ile ilgili çeşitli görselleri mahkemeye sunmuştur. Bu görseller Trans Danışma Merkezi Derneği’nin veri tabanı üzerinden elde edilmiş, ameliyat mağduru trans erkeklerin rızaen verdikleri fotoğraflardan oluşmuştur.
Ayrıca mahkemeden, bu ameliyatların riskleri konusunda Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nden bilirkişi raporu alınması talep edilmiştir.
Fotoğrafların yarattığı “şok” etkisi ile, mahkeme bu talebi kabul etmiştir. Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nden gelen rapor her ne kadar riskler ve ameliyatın başarı oranıyla % 100 destekleyici nitelikte olmasa da, akabinde yapılan Anayasa’ya aykırılık iddiası için bir temel oluşturmuştur.
Diğer önemli bir gelişme ise, duruşmadan hemen önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Y.Y./Türkiye (Başvuru no: 14793/08) kararının açıklanması olmuştur.
İşbu karar, trans geçiş süreci konusunda sadece Türkiye değil, tüm Avrupa Konseyi üyesi ülkeler için bir kırılma noktası niteliğindedir. Karar, kısaca, trans bireylerin operasyona zorlanmalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel hayata saygı hakkının ihlali anlamına geldiği, yönündedir.
Duruşmada işte bu kararın İnsan Hakları Ortak Platformu ile KAOS GL Derneği’nin işbirliği ile Fransızca’dan Türkçe’ye çevrilmiş örneği sunulmuş ve davacının ameliyata zorlanmasının bir insan hakkı ihlali olduğu, bu haliyle Anayasa ve AİHS’e aykırı olduğu iddia edilmiştir.
Mahkeme Haziran 2015’teki duruşmasında, bu iddiayı haklı bulmuş ve dosyayı somut norm denetimi için Anayasa Mahkemesi’ne göndermiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 40. maddesine göre “cinsiyetini değiştirmek” isteyen kimsenin 18 yaşından büyük olması, bekar olması, transseksüel yapıda olması, üreme yeteneğinden sürekli bir biçimde yoksun olup amaç ve tıbbi gerekliliklere uygun bir genital organ ameliyatı geçirmiş olması gerekir. BU ŞARTLARDAN HİÇBİRİ SEÇİMLİK DEĞİLDİR; YANİ BAŞVURUCU BU ŞARTLARIN HEPSİNİ DAVA SONUÇLANINCAYA KADAR YERİNE GETİRMEKLE YÜKÜMLÜDÜR.
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/398481
Kanunun “cinsiyet değişikliği” olarak ifade ettiği “hukuki işlem”, adeta bir “işlemler zinciri” yani bir süreçtir ve bu süreç “engeller, inan(dır)malar, kişisel kanaatlere dayalı bekletme veya geçiş izinleriyle” doludur. Sürecin soru işaretleriyle dolu tarafı ise, “cinsiyet değiştirme” olarak adlandırılan trans geçiş sürecinin, her başvurucu için ayrı ayrı sonuç vermesidir.
Bunun nedenini, yargılama eyleminin uygulayıcı aktörlerinin keyfiliğine, ikili cinsiyet sistemini yorumladıkları kültürel havzalarına ve devletin trans bedeni “sonuna kadar” kontrol altına alıp heteronormatif düzene uydurma isteğine bağlayabiliriz.
Trans beden için, ilk bekletme yaş ile başlar. Türkiye’deki medeni hukuk prosedüründe, 18 yaş zaten dava açma ehliyetine işaret eder. Kişi medeni haklarıyla ilgili birçok davayı 18 yaşından önce açamaz.
Gerekçede de görüleceği üzere devletin 18 yaş ısrarı, dava açma ehliyeti kaygısından çok farklıdır:
Burada açıkça trans bireyi 18 yaşına gelinceye kadar onu düşüncesinden vazgeçirme çabası, vardır. Değişimin zor, uzun ve yoğun çaba gerektirdiğini düşündürüp kişiyi vazgeçirmek istemektedir.
İkinci bekletme, sürecin en önemli unsurlarından olan psikiyatrik tanı koymada yaşanır. Psikiyatrik tanı, teknik olarak, “cinsiyet değiştirme” davası olarak da adlandırılan davanın kabul edilmesi için gerekli olan şartlardan biridir.
Psikiyatrik tanının konma süresi, dosyadan dosyaya değişkenlik göstermesine rağmen, en az 6 aydır. Öte yandan, trans başvurucu bu hizmete bütün eğitim ve araştırma hastanelerinde de erişemez.
Bireyin transseksüel yapıda olup olmadığının doktor tarafından “tespiti” yoluna gidilmesi demek, transgender olma halinin “hastalaştırılması” da demektir.
Bu noktada tıbbın, tıp etiğini çiğneme pahasına, bu damgalama halini ve kullanılan yöntemleri sorgulamadan, hukuk ile “kirli” bir işbirliğine gittiğini de görmek gerekir.
Üçüncü bekle(t)me ise, üreme yeteneğinden sürekli yoksunluk şeklinde tarif edilen, “zorunlu kısırlaştırma” şartı yerine getirilirken deneyimlenir.
Kanun koyucu, ilgili maddede “sürekli olarak üreme yeteneğinden yoksun olma” halinden bahsetmiş; ama bu şartın nasıl yerine getirileceğini söylememiştir. AYNI ŞEKİLDE “SÜREKLİ OLARAK ÜREME YETENEĞİNDEN YOKSUN OLMAK”TAN NE ANLAŞILMASI GEREKTİĞİ, NE GEREKÇEDE, NE ÖZEL BİR KANUNDA, NE DE BİR TÜZÜKTE BELİRTİLMİŞTİR.
Öyle ki, bu yönsüzlük ve belirsizlik hali, “acaba sadece kısır translar mı dava açabilirler?” diye de sordurtabilir insana. Uygulamada ise, trans birey, herhangi bir soru sormaksızın veya itirazda bulunmaksızın, “kendiliğinden” üreme hakkından vazgeçer.
Bir transın üremesinin eşyanın doğasına aykırı olduğunu, kendisi dahi içselleştirmiştir adeta.
Herhangi bir ameliyatın zorunlu kılınması, trans bireyin özel hayata saygı hakkının ihlali anlamına gelir. Hiçbir beden, cinsiyet sisteminde kadınlık ve erkeklik üzerinden kodlanan beden kılıflarına girmeye ve sırf bu kılıfları giymek için tıbbi operasyonlara tabi tutulmaya zorlanamaz.
PEKİ İnsan Haklarına uygun bir trans geçiş adaleti nasıl olabilir?
Elbette bekletmeleri ya ortadan kaldırmak, ya da temel haklar çerçevesinde “AKLİLEŞTİRMEK” gerekir. Bu konuda en önemli üç öneri şu şekilde sunulabilir:
• Dünya’da geniş ölçekli kampanyası da yapıldığı üzere, transeksüalite’nin hastalık olarak değil bir varoluş biçimi olarak kabul edilerek, psikiyatrik süreçlerle birlikte trans bireyi, ailesi ve çevresini güçlendirici hizmetlerin devlet eliyle verilmesinin sağlanması;
• Geçiş sürecinin 18 yaş sınırından ve medeni halden bağımsız olduğunun algılanması ve devletin bu süreçteki çatışmaları minimuma indirmek için trans birey ile tam bir işbirliğine girmeye çalışması;
• Sürecin bir parçası olarak dayatılan, üreme yeteneğinden sürekli yoksunluk ve genital organ ameliyatı şartlarının derhal kaldırılması ve bunların yerine trans başvurucunun beyanı ve iradesiyle at başı giden yasal tanıma sistemine geçilmesi.
Av. BUSE YILDIZ & Av. MUKADDES GÜNSU AKÇAGÖZ
www.mukaddeshukuk.com